Karadeniz’de Yaşayan Balık Türleri
Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Gürcistan ve Rusya´nın çevrelediği 8.350 km kıyı uzunluğu ve 461.000 km2 alan kaplayan en derin noktası 2.210 m olan Karadeniz, açık bir deniz olmaması, özellikle Tuna nehri kaynaklı endüstriyel kirlenme ve 200 metrenin altında Hidrojen Sülfür varlığı nedeniyle biyolojik olarak çeşitliliğinde azalma söz konusudur. Bununla birlikte Türkiye’nin balıkçılık açısından en önemli kaynağı olup, Akdeniz, Ege ve Marmara dahil ülkenin tüm balık üretiminin %70 kadarı Karadeniz’dedir. Hamsi, palamut, lüfer, çinekop, tekir, kolyoz, kalkan, pisi, çaça, yunus, kayabalığı, vatos ve mezgit gibi balıklar halen görülebilir durumdayken uskumru, torik, mersin, domuz balığı ve kofananın varlığı tükenmiş gibidir.
Hamsi için Bkz. Karadeniz hamsisi
Delfina, Yunus
Yunus balığına yörede verilen isim olup, delfin veya delfina (Trabzon, Rize, Hopa),
tifrin (İnebolu, Zonguldak Ereğli), difrin (Giresun Karabulduk) ve Lazca delfini olarak bilinmekteydi. Doğu Karadeniz’de Ekim – Haziran ayları arasındaki dönemde, 5-7 kişilik ekiplerle günlerce süren seferlerlerde, balıkların etrafı çevrilerek iğrip denilen avla veya daha süratli tekneler kullanılarak mavzerle vurarak yunus balığı avlanmaktaydı. 1965 yılına kadar Trabzon ve Rize’li balıkçılar tarafından
avlanan delfin balığının kaynatılarak yağı alındıktan sonra, geriye kalan leşi kızılağaç yaprağı ile karıştırılarak (çoğunlukla bu karışımı karakazanlarda su ile kaynatarak) mısır ve narenciye tarlalarına gübre olarak verilmekteydi. 1964 yılında Trabzon Balık unu ve yağı
fabrikası açıldıktan sonra, avlanan balıklar bu fabrikaya satılmaya başlandı. Karadeniz’de yunus avcılığı yapan köyler şöyleydi: Akçaabat (Cavana, Mersin), Sürmene (Merkez, Mahno), Çayeli (Taşhane mahallesi), Pazar (Balıkçı köyü), Hopa (Sarp). Yunanca delfini [δελφίνι], Antik Yunanca kaynaklarda delfis (δελφίς) kelimesinden ödünçlenen kelime Batı dillerinde de yayılmıştır: Latince Delphinus delphis (Almanca Delphin, İngilizce dolphin, porpoise, İspanyolca delfin, Fransızca dauphin, İtalyanca Delfino)
Balağan adı verilen deniz kıyısındaki barakalarda, avlanmış yunus balıklarının çilmuşi denilen yağlı eti, altında odun ateşi yakılan büyük kazanlarda kaynatılırdı. Eriyen yağ deriden ayrılır, arta kalan derinin posasına ise çilimuşi denilirdi. Zayıflıktan şikâyet edenlere çilimuşi yemesi tavsiye edilirdi.
afalina 300 kg çeken iri yunus balığklarına verilen isim olup, afalina (Trabzon), alfalina (Sürmene), afala (Rize) ve afarna (Ordu) olarak bilinmekteydi. Antik Yunanca ‘balina’ anlamındaki falaina (φάλαινα ή) keliemsiyle ilişkili olmalıdır. Prokopius (MS 6. yüzyıl), Karadeniz’de balina varlığını bildirmiştir: ‘Derin bir serinlik denizi kapladığı sırada, birçok yunus Pontos Euxeinos’un ağzına yaklaştı. Ve aniden balinayı gördüler ve kaçabildikleri kadar kaçtılar, ama çoğu Sangarius’un ağzına çok yaklaşmışlardı. Bu sırada balina birçoğunu yakaladı ve yuttu” (Procopius Peri Ton Polemon, VII, XXIX, 11-14)
mutur 15-20 kg ağırluğında, gagasız ve düz ağızlı bir Yunus balığı türü (Trabzon), Geçmişte en makbul yağ mutur yağı, yavru balık yağı olarak görüldüğünden daha az kokan mutur yağı diğer yunuslarınkinden ayrı bir kazanda kaynatılırdı. Lazca mutika adıyla bilinen bu balığın yunustan farkı gagalarının biraz daha kısa oluşudur.
İstavrit
Uskumrugillerden, siyah etli, pulsuz, kılçıklı bir balık türü olup Kasım ayında
Karadeniz’den aşağıya inmekte, uskumrudan bir ay sonra yumurtlayıp, çiroz olduktan sonra tekrar Karadeniz’e dönmektedir. Ortalama boyu 10-12 cm olan balığın, nadiren rastlanan 25 cm den uzun olanlarına Karagöz istavriti, çok küçüklerine ise kraça denilmektedir (Latince Trachurus (Almanca Stöcker, İngilizce Horse mackerel, İspanyolca Jurel, chicharro, İtalyanca Suro, Surgarello, Fince Piikkimakrilli)
İstavrit, 10 Nisan’dan mayıs sonuna kadar parapat adı verilen ağ yardımıyla parapat kayıklarıyla avlanılırdı. Denizin durgun, dalgasız olması istavrit avı için elzemdir. Yakamoz olmayan denizde av zorlaşırdı:
‘Balığın yakamozlardan belli olduğu zamanlarda parapat kayığı kıyıya en çok 50 metre yaklaşır, balığın çevresine gelir. İstavrit ve barbun sahile inerek yakamoz yapardı’.
Hamsiden sonra en çok avlanan balık çeşidi olan istavrit, yazın yağsız ve lezzetsizdir. Günümüzde yakalanan istavritlerin geçmiştekilere oranla daha ufak olmasının nedeni dip yuvalarını bozan trol ağları ve sahil yolu yapımı sırasında bozulan doğal kıyı şerididir. İstavrit, Rize’de sipar olarak da adlandırılırdı. Yunanca stavridi (σταβρίδη), Karadeniz Rumcası Stavritis (Σταυρίτες ό [Giresun, Ordu, Trabzon, santa, Haldiya]) kelimesiyle ilişkili olup, aynı zamanda ‘Eylül ayı’ anlamına gelmekteydi.
Barbun
Barbunyagillerden kırmızı pullu, beyaz etli bir balık türüdür. Karadeniz’de sahile
yakın yerlerde avlanır. Nisan ve Mayıs aylarında lezzetlidir. Barbun ağları akşamdan kurulup, balıkların ağa yakalanması için etrafında gürültü yapıldıktan (voli yapmak) bir süre sonra toplanır eğer voli yapılmazsa ağ kendi halinde sabaha kadar bekletilip toplanır (Latince Mullus barbatus ponticus (Esipov, 1927), Mullus barbatus Linnaeus, 1758; Mullus barbatus Pallas, 1811 (Almanca Rote Meerbarbe, İngilizce Red Mullet, İspanyolca Salmonete de fango, İtalyanca Triglia di Fango)
Kalkan
Scophtalmidae ailesinden, yassı ve daire şeklinde bir balık türüdür. Sinop civarında
Aralık ayı başlarında, Samsun ve Ordu açıklarında ise Nisan ayı sonlarına kadar avlanılan kalkanların eti Boğaziçi’nde yakalananlardan daha az olmasına rağmen daha lezzetlidir. Düğmesiz kalkan veya çivisiz kalkan adında bir alt türü mevcut olup, gerçek kalkan balığında görülen düğmelerin yerine, kestane renginde lekeler mevcuttur ama lezzet açısından fakir
olduğundan pek ilgi görmez. Aşık Mehmed (1598), kalkan balığının tad yönünden en güzeli olduğunu belirtirken, İstanbul Boğazı ve Karadeniz’de Trabzon hizasında bol bulunduğunu, bu iki yer dışında isminin bile duyulmadığını belirtmiştir. 13. yüzyıl öncesi Türkçe kayıtlarda kalkan “askerlerin korunmak için kullandıkları siperlik” (Uygur, Hakaz, Çağatay, Harzem-şah, Kıpçak) balık anlamıyla kayıtlı değildir. ( Latince Psetta Maxima, Rhombus Maxi-mus, Scophtalmus Maximus (Almanca Ste-inbutt, İngilizce Turbot, İspanyolca Roda-ballo, Fransızca Turbot, İtalyanca Rombo Chiodat, Yunanca kalkani [καλκάνι])
Kefal
Mart Ayı başlarında Marmara Denizinden Karadeniz’e doğru açılan, yumurtalarını tatlı sulara bırakan beyaz etli bir balık türü olup, büyüklük ve şekil itibariyle üç ayrı gurupta ele alınır:
- Sırtı koyu mavi, yanları gümüş rengi karnı beyaz olan ve 200 gramdan 3 kilo-grama kadar ulaşabilen topbaş kefal (200 gramdan küçüklerine gambot denilir)
- Tatlısu kefali olarak da bilinen, kulak dipleriyle yanakları altın sürülmüş gibi par-layan, nadir rastlanılan, lezzetli ama biraz kılçıklı altınbaş kefal
- İnce vücutlu, sivri başlı, sırtı açık kurşuni ve gözleri sarımtrak polotarina (200 gramdan küçüklerine ilarya denilir, ilar-yadan küçüklerine ise Osmanlı döneminde İstanbul’da nobar veya kobar denilmek-teydi)
Has kefal (Latince Mugil Cephalus; İngilizce Grey Mullet; Almanca Gestreifte; İspanyolca Lisa, Mugil, Mujol; İtalyanca Cefalo, Muggine)
Altınbaş Kefal (Latince Lisa Aurata, Mugil Auratus; Almanca Goldmeeräsche; İngilizce Golden Greymullet; İspanyolca Galupe; Fransızca Mulet Doré)
Yunanca ‘baş, kafa’ anlamındaki kefali (κεφάλι) kelimesinden ödünçlenmiştir.
Kıraça İstavrit balığının küçüğü (Sürmene)
Koçozina is. Siyah benekli bir küçük balık (Trabzon) olup, Yunanca kutzurina (κουτζουπρινά η) kelimesinden ödünçlenmiştir.
Kolyoz
15 Ağustos’dan sonra, Karadeniz’den Marmara Denizine, oradan Akdeniz’e inen,
Nisan – Temmuz ayları arasında Marmara Denizi’ne yumurtlayan uskumrugillerden siyah etli bir balık türü olup, daha çok Batı Karadeniz’de Kilyos yakınlarında konaklamaktadır. İstanbul’da küçük kolyozlardan yapılan salamuraya kolaruda adı verilmektedir.
Yunanca kolios (Kολιός), Antik Yunanca kolias (κολίας ο) “bir uskumru cinsi” (coly-mackerel, Latince Scomber colias) kelimesiyle ilişkilidir.
Laho Mezgit balığı (Trabzon, Rize). Her mevsim çapari ve saçma ile avlanılan
yumuşak etli bu balığa 40-60 kulaç derinlikte rastlanmaktaydı. Laho kelimesi bölgede ‘Sıcak, bunaltıcı hava’ ve ‘tembel, cansız, uyuşuk’ anlamlarında da kullanılmaktaydı. (Latince Melanogrammus aeglefinus, Almanca Haddock, schellfisch, İngilizce Haddock, İspanyolca Eglefino, abadejo, merluza, Fransızca Églefin, İtalyanca Aglefino, Yunanca vakalaos [βακαλάος])
Maroşkil 15-20 cm uzunluğunda, gökkuşağı benzeri rengarenk görünümde kaya balığı (Hopa Esenkıyı)
Palamut
Uskumrugiller ailesinden torik ve sivri adı da verilen bir balık türünün adı. Strabon,
Antik Çağ’da Karadeniz’de palamut avı hakkında bilgi vermiştir: Bu denizlerde yapılan palamut avı doğanın sağladığı bir avantajdır. Bu balık ilk defa burada yakalanmıştır… ve denizle meşgul olanların da geçimlerini sağlayabilmeleri için balıkçılık özellikle palamut ve yunus avı kalır; çünkü yunuslar aynı cins olan kordyles, ton ve palamutu kovalar… ” (Geographika, XII. III. 19). Karadeniz Rumcası palamidin (παλαμύ-διν [Giresun, Ünye]), palamidi (Ünye), palamid (Ordu, Trabzon) formları tespit edilmiştir. Latince Sarda sarda (İngilizce, İspanyolca, Almanca bonito; Fransızca bonite; İtalyanca sarda, palamita, Hollanda palamuda)
Paslı, kaya balığı (Tirebolu, Trabzon)
Sargan, Zargana
Karadeniz’de Eylül- Kasım ayları arasında avlanan, sırtı koyu lacivert, yanları
mavimsi yeşil ve gümüşi, karnı beyaz, omurgası yeşil renkte belonidae ailesinden bir balık türü (Trabzon, Rize) olup, Anadolu’da zargana adıyla blinmekteydi. Sargan, kıyılarda, kayaların üstünde ya da denizde ipek kullanılarak avlanmaktaydı. Ucunda 5-6 santim uzunluğunda ipek kozası bulunan bir kamışa, genellikle fındık çubuğuna 3-4 metre ip ve misina bağlanarak olta hazırlanmakta, ipek, ipek kozası suya girince püskül halinde dağılmaktaydı. Bu olta tipi ve yöntem kullanılarak sadece sargan avlanmaktaydı. Yunanca sargana (σαργάνα) kelimesinden ödünçlenmiştir (Latince Belone belone; Almanca Hornhecht; İngilizce Garfish; İspanyolca Aguja; Fransa Orphie, Aiguille; İtalyanca Aguglia).
Tiriça
Clupeidae ailesinden bir balık türü olup, Giresun ve İstanbu’da tirsi, Trabzon’da triça olarak bilinmekteydi. Ülkemizde iki tipine rastlanmaktadır:
- Karagöz tirsi, Asıl tirsi balığı (dişsiz tür)
- Yalancı tirsi (dişli tür)
Her iki türde Karadeniz bölgesinde nehir ağızlarında avlanmaktadır. İlkbahar veya yaz başlarında, Karade-niz’in kuzey ve güneyinde yumurtalarını dökmek için nehirlere girip Ağustos ayında Karadeniz’e dönmektedirler. Don Nehrinde 567 km kadar yukarılara kadar çıktıkları bildirilmektedir. Hazar Deni-zin’de de A. P. kessleri and A. P. Volgensis adlı alt türleri bulunmaktadır. Ülkemizde bazı balıkçılar tarafından sardalye azmanı olarak da adlandırılmaktadır. Antik ve Modern Yunanca thrisa (θρίσα) kelimesiden ödünçlenmiştir (Latince Alosa Pontica (Fransızca Alose de la mer Noire, Ukrayna Chernomorskaya seld, Almanca Donauhering, Bulgarca Dunavska skumriya, Karagöz, İngilizce Pontic Shad, İran Puzanok, Yunanca Sardelomana Pontou, Romanya Scrumbie de Dunare)
Sinarit
Mercan balıkları ailesinden bir balık türü olup, Yunanca sinavridi (Συναβριδη) kelimesinden ödünçlenmiştir (Latince Dentex dentex)
Kaynakça
BİLGİN, M & YILDIRIM, Ö. (1990), Sürmene. Sürmene Belediyesi Kültür Yayını. İstanbul. s. 572
GOLOĞLU, M. (2000), Trabzon Tarihi Fetihten Kurtuluşa kadar. Serander Yayınları. s. 50.
Her Yönüyle Güneysu Rize (1996) Güneysu Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği. İstanbul. s.144
KAZMAZ, S. (1998), Rize-Çayeli Halk Kültürü Araştırmaları. Türk Halk Kültü-rünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Ankara. s. 153, 161
ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005
PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina. II 315
TIETZE, A. (1999), Anadolu Türkçesindeki Yunanca, İslavca, Arapça ve Farsça Ödünçlemeler Sözlüğü. Simurg. İstanbul s.376
Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi (1939-1951). Maarif Matbaası. İstanbul. s. 1134
TZITZILIS C. (1987) Griechsche Lehnwörter Im Türkıshen. Österrecheschen Akademe Der Wıssenschaften. Wıen. s. 132
VANİLİŞİ, M & TANDİLAVA, A. (1992), Lazlar’ın Tarihi. Ant Yayınları. İstanbul. S. 97